08 Mayıs 2013

"Kız Beşikte, Çeyiz Sandıkta"

Yazı başlığımda ki atasözünden anlaşılacağı üzere, eğer bir kız çocuğunuz olduysa, size tavsiyem bir elinize şiş bir elinize ipi alıp hemen örgü nakış işlerine başlayın derim. Mağlum bu ara evlilik koşturmacası içerisine girmişken bütün ev dekorasyonu, ev tekstili ve mutfak gereçleri satan mağazalar benim ikinci evim, çalışanlar ise bir akrabam oldu sayılır, zira o kadar çok geziyor ve alıyorum ki, bu konu ile ilgili deneyimlerimi paylaşıp evleneceklere biraz yardımım olsun dedim. Ben öncelikli olarak bu yazımda size çeyizin tekstil kısmından bahsedeceğim. Çünkü tüm çeyiz bilgilerimi vermeye kalkasam sayfalar dolusu yazabilirim. Ama merak etmeyin şu telaşlarımı tamamlayıp tam anlamıyla herşeyi bitirince bir bir ne alındı ne etti, hatta listeler ile size yardımcı olacağım. 
Yıllar öncesinden beri babaannem onu her ziyarete gidişimde koca koca hurçların olduğu dolapları gösterir, bak bunlar senin çeyizin üstünde adın var, şunları şunları aldım,bunları ördüm, daha şunları yapıyorum, şurdakileri sana sakladım gibi sözler söylerdi. Annemde aynı şekilde yılda dört defa periyodik muayene gibi yaptıklarını ve aldıklarını döküp çeyiz kontrolü yapardı. Tabi bunu ortaokul lise ve üniversite çocuğuna söylemenin bir anlamı yok değilmi. Şahsen ben anlamsız bulurdum. Bunları mı kullancam, çok demode, ben dantel sermem, artık şunlar moda gibi cümleler kuruyordum. Ta ki bundan 2 sene öncesine kadar. Şimdi ise yana döne şu dantel eksik, masa örtüsüne işleme lazım, rahibe işi örtü, tel kırma, nakış gibi terimleri ezber edinmiş durumdayım. Annem bak burda bu var, el yapımı hepsi dedikçe mutlu oluyorum, onu da ver bunu da ver, daha şunu da yaptır diye söyleniyorum. Yani demek istediğim şu ki, eğer geleneksel bir aileniz varsa ve geleneksel bir aileye gelin gidiyor iseniz bu çeyiz işine en az iki sene harcamanız gerekecek. El yapımı örtüler, yorganlar, danteller ve bunlar gibi özel ürünleri bulmak artık çok zor. Marifetli bir anne varsa yaşadınız, yoksa hemen bir çeyiz yapan bayan bulun derim. 

07 Mayıs 2013

Tırnaklarda Şenlik Başlasın

Bahar ayları gelip geçmeye başladı bile... Yazın bize göz kırptığı şu sıcak günlerde içimiz kıpır kıpır olmaya ve enerji ile dolmaya başladı. Renkli kıyafetler, ayakkabılar, aksesuarlar ve 2013 makyaj trendleri derken, tüm bu kombinasyonu sağlayacak son adıma geldik, tırnaklarımız! Artık eskisi gibi bir kırmızı oje süreyim ya da bir french yap gitsin cümlelerini rafa kaldırdığımıza göre hadi gelin biraz muhteşem tırnaklardan bahsedelim. 


Kışın başlarından itibaren kıyafetlere girişi ile brlikte ben geliyorum diyen neon renkler bu sene ön planda. Hatta geçen yaz ilk çıkan renkleri ile bu kış birçok bayan tarafından kullanıldı. Yani bu demek oluyor ki artık cafcaflı ve patlayan, kendini gösteren renkleri illa yazın kullanacağız diye bir kural yok. Ojenin renklileri yazın sürülür kuralını yıktık, artık yaz kış herkes her istediğini sürüp kombinlerini daha göz alıcı hale getirebilir. Yazın da renkli bikinilerinize uyum sağlayacak fosforlu renkler ile plajlarda da bir adım önce çıkabilirsiniz. French manikürünüzü bile neon renklerle yapıp farkınızı gösterebilirsiniz. Tabi bu kadar çeşitlilik içerisinde belli markalardan bahsetmekte gerekir. Ben Essie'nin neon oje ürünlerini beğeniyorum. Essie ürünlerini Sevil mağazalarında ya da Boyner Mağazalarında bulabilirsiniz. Ayrıca American Apparel'de bu konuda gerçekten başarılı. Ancak ben Türkiye'de sadece gittigidiyor üzerinden alabildim. 


26 Mart 2013

La Gioia

Uzunca bir aradan sonra güzel yemekler tatmayı özleyen biri olarak, yemekleri enfes diyebileceğim bir yer öneriyorum sizlere : La Gioia !!! Ankaralılar'ın gerçek İtalyan Lezzetlerini doyasıya tadabileceği bu güzel mekan Kavaklıdere Beymen'in giriş katında bizlere hizmet veriyor. 


Öncelikle birazcık menüsünden bahsedeyim. Edindiğim bilgiye göre muhteşem yemekleri içeren bu menüyü İtalyanın ünlü şeflerinden Patrizia Ünder hazırlamış.Kendisini internette arattığınız zaman zaten geçmişte ne kadar başarılı işler yaptığını ve birçok şefe de eğitim verdiğini göreceksiniz. Menüde başlangıçlar, salatalar, pizzalar, makarnalar , ana yemekler ve tatlılara bakarken aslında mutfağın İtalyan ağırlıklı olduğunu ama birazda Fransız mutfağına da değindiğini göreceksiniz. Ana yemek seçeneklerine baktığınızda et ve tavuğun yanı sıra, menü içerisinde balık seçeneklerini de görebileceksiniz. Hatta öyle ince detaylı düşünmüşler ki pizzaların bazıları kepekli hamur ile yapılıyor. Zeytinyağlı yemeklere ise diyecek kelime bulamıyorum. Hem sunum, hem farklı tatların kombini ile basit bir zeytinyağlı yemeği diyeceğiniz tabağı bir festival tabağı gibi görebiliyorsunuz. 

19 Şubat 2013

Dudaklara Yardım !

Kış ayları geldiğinde en çok yaşadığım sorun ve çevremde en çok duyduğum sıkıntı dudakların çatlaması oluyor. Kadın erkek farketmeden herkes bu sorunla baş etmeye çalışıyor. Hatta öyle ki eskiden sırf bayanlar için renkli değişik tatlarda rujlar varken, şimdi erkeklerin de kullanmasına yönelik aromalı ama renksiz dudak nemlendiricileri ve koruyucuları çıktı. 

Ben önceden hep Nivea kullanıyordum. Çilekli, vişneli, parlayan felan derken şu anda ne yazık ki bu ürünlerin dudağım için yeterli olmadığını farkettim ve bir araştırma içine girdim. Eğer diyorsanız ki ben hiç bir şekilde satılan dudak nemlendiricilerine inanmıyorum, daha anane yöntemi lazım bana, o zaman ben de bir çözüm var: saf vazelin. İster eczanede kendiniz yaptırın, isterseniz yine eczanede satılan yıllardır ailelerimizin kullandığı Vaselin markasının ürününü alın. Her iki durumda da işe yarıyor. Ben eczacıma benim için yapmasını rica ettim ve onu küçük bir kapaklı kutu içine yerleştirdim. Makyaj çantamda benimle her yere geliyor. 

Bunun yanı sıra daha nane aromalı bir tercih yapıp, biraz daha farklı bir ürünü denedim. Blistex'in Lip Relief Cream olarak satılan ürünü gerçekten güzel. Ruj şeklinde ama sıkarak kullanılan türden. Ama bunun da daha farklı çeşitlerini bulmanız mümkün. Benim kullandığım içinde Camphor ve Thymol var. Ayrıca güneşin zararlı ışınlarına karşı koruyor. Değişik türde ki ürünlerinin fiyatı 6 ile 10 TL arasında değişiyor.

Koleksiyonculara Müjde : Aurora Türkiye'de

Hepimizin biraz biraz koleksiyoncu ruhu vardır içinde. Kimimiz de pul, tesbih, peçete, film, plak kimimiz de tablo, sanat eseri veya daha uçuk koleksiyonlar. Bunların arasında bir de kalem tutkusu vardır. Özellikle iş hayatında yer alan beylerin ve bayanların çoğunda kendilerine özel bir kalem ile imza atma tutkusu vardır. Şöyle bir toplantı sırasında tam imza atma anı geldiğinde ceketin iç cebinden çıkan şık bir kalem ile o an tamamlanır. 

Bu konuda tutkusu olanlar artık sevinebilir çünkü dünyaca ünlü italyan kalem markası Türkiye-Ankara'da Kentpark alışveriş merkezi içerisinde ilk şubesini açtı. Henüz resmi açılışını yapmamış olmasına rağmen satışlarına başlamışlar ve ilgilenen müşterilerinin yoğun olduğunu söylüyorlar. Hatta açılış için dünyanın en pahalı kalemi diye adlandırılan pırlanta kaplamalı aşağıdaki modelini de o güne özel getirteceklerini belirttiler. 

15 Şubat 2013

Hamlakit Cafe

Bir televizyon kanalım olsa ve bir günlük programın hepsini Ankara tanıtımına ayırsam, yemek bölümünde mutlaka gidilmesi gereken yerlerin başında Hamlakit Cafe'yi koyardım sanırım. Buram buram Karadeniz esintisi kokan ama onun dışında herkesin midesine hitap eden yemeklerin kokusu ile bizi cezbeden küçük, sıcacık, aile işletmesi olan bir yer. Konya yolu üzerinde giderken Gölbaşı çıkışında bulunan Shell benzin istasyonu içinde bir mekan burası.

Aile üyelerinin çalıştırması sebebi ile de olsa gerek, ailenizi de alıp gidebileceğiniz, gece çorba içmek için de uğrayabileceğiniz, hafta sonları kahvaltıya, hafta içi öğle yemeklerine ve akşam yemeği ziyafeti yerine de bulunmanız gereken bir yerden bahsediyorum. İlk bakışta görmek zor oluyor ama siz sakın burda yok deyip geçip gitmeyin, çünkü dediğim gibi küçük bir yer. Arabanızı park edin ve girin benzinliğin içine doğru. Hani benzinlik deyince buram buram yemek kokusu yerine, pis benzin mazot kokusu gelecek diye de düşünmeyin. Ben bu konuda hassas biri olarak o güzelim yemek kokuları dışında birşey koklamadım henüz. 



14 Şubat 2013

Bademli ve Çikolata Parçalı Biscotti

İtalya gezilerimde gittiğim her yerde mutlaka yediğim ve dönünce şirkette ki arkadaşlarım yaptıkça hep birlikte yediğimiz bir İtalyan tadını sizinle de paylaşmak istedim : Biscotti !

Aman çok mu uğraşırım, vay efendim kim yapacak bunu gibi düşünmeyin, tek derdiniz sağ kola kuvvet 3-5 dakika kadar bu hamuru nasıl yoğurcam diye düşünebilirsiniz. Sonucunda çıkan muhteşem tadı görünce emin olun başta siz olmak üzere herkes bunu defalarca, bol bol yapmanızı isteyecektir. Bozulmadan 1 hafta boyunca saklayabilmeniz de mümkün. 

Biscotti'nin anlamı İtalyanca'da kurabiye demektir. İşin sırrı ise iki defa fırınlama yaparak, ikinci fırınlama esnasında tel tepsi kullanmak ve kurabiyenin iyice kuruyarak kıtır kıtır olmasını sağlamaktır. Sözü fazla uzatmadan malzemelere geçiyorum.

Malzemeler:

  • 3 su bardağı un
  • 1 su bardağı badem
  • 2/3 su bardağı şeker (esmer şeker de olabilir)
  • 3 yumurta
  • 60 gram tereyağı (oda sıcaklığında)
  • 1 paket kabartma tozu
  • 1/2 çay kaşığı tuz
  • 1 paket şekerli vanilin 
  • Yarım su bardağı çikolata parçaları

08 Şubat 2013

Canan Tan - PİRAYE


Uzun bir süredir kendimi kitap okuma ve film izleme işine sarmış durumdayım. Yapım gereği ise birşeylerden çok çabuk sıkılan bir insanımdır, yani gündelik şeylerde beni sarmayan bir konu varsa hemen ordan uzaklaşabilirim. O yüzden filmleri de kitapları da ona göre seçmeye özen gösteriyorum. Almadan önce forumlarda yorumları okuyup, genel bir fikir edindikten sonra başlıyorum. 

Sizlerle her konu hakkında payalaşımlarda bulunmak istediğimi söylemiştim. Okuduğum kitaplar arasında beni benden alanları bahsetmezsem olmaz diye düşünüyorum.

Canan TAN - "Piraye"....

Bu kitabın ben de bıraktığı izler gerçekten çok fazla, hemen hemen her cümlesinde her sayfasında kendime yakın bulduğum yerler oldu. Ve itiraf etmem gerekir ki, kitabı bitirmem sadece iki günümü aldı ve son sayfasında kafamı yastığa koymuş kitaba sarılıp ağlarken buldum kendimi. Neydi içimi bu kadar sızlatan bu romanda, neydi beni etkileyen bilmiyorum , ama kitabı okurken sanki her şeyi ben yaşıyormuş gibi bir hisle sonuna geldim. Bu kadar etkisinden bahsetmişken , içeriğini de kısaca söylemek isterim.

06 Şubat 2013

Diyarbakır Çöreği Tarifi

Annelerimizin arkadaşları ile olmak için düzenlediği günlerinde yapılan yemeklerin, tatlıların, böreklerin ve mezelerin tadı hep bir güzel gelmiştir bana. Aslında annelerin yaptığı her yemek, yani "Anne Yemeği" her haliyle güzel değil midir! Ben bu açıdan çok şanslıyım, çünkü nişanlım Diyarbakır'lı ve ailesi muhteşem yemekler yapıyorlar. Özellikle görümcem (Özge'm) tatlı, börek, pasta ve çeşitli un işi yapımlarında gerçekten kendi uzmanlığını her gün geliştiriyor. Gece gündüz farketmeden ve hiç üşenmeden bize güzel güzel şeyler hazırlıyor. Geçen haftada bize Diyarbakır Çöreği yaptı, ve bende sizlere tarifini aktarmak istedim.

Malzemeler;
1 Kilo Un,
Yarım Litre Ilık Süt,
1 Su Bardağı Sıvı Yağ,
1 Paket Margarin,
2 Çay Kaşığı Mahlep,
1 Çay Kaşığı Mayana,
1 Avuç Çörekotu,
1 Paket Yaş Hamur Mayası,
1 Yemek Kaşığı Şeker,
1 Tatlı Kaşığı Tuz.

01 Şubat 2013

Sporu Hayat Stiline Katmak

Yaz ayları ufak ufak kendini göstermeden ve aman yaz geldi bikinim pantolonum şortum nasıl olacak derdi yaşamadan spor yapmaya başlayalım dedik ve ilk adımımızı bir spor merkezine yazılmayla atmış olduk. Potansiyel yaz gelinleri başta olmak üzere yazın fit kalmak isteyen herkes hem spor yaparak hem de yediklerine içtiklerine dikkat ederek bayağı bir yol almış olurlar. Ayrıca bunu sadece kilo vermek olarak değil, bence hayat stili olarak belirlememiz lazım. Ben fazlası ile araştırma yaptım ve kimse (tüm dünyada televizyonlarda ki manken, sunucu, oyuncu ve diğerleri dahil) spor yapmadan öyle fit kalmıyor. Kalıyorum diyende kesin yalan söylüyor. Arada aşırı derecede vücudu hızlı çalışan arkadaşlarımız hariç, yiyip yiyip yattım sonra fit kaldım gibi bir döngüye sahip kimse yok. 

Benim kilom şu anda 44, ve son bir buçuk senedir hiç 45 üzerine çıkmadı. Ne yediğimi ne içtiğimi size azıcık özetleyeyim. Ben çok uzun bir süredir hayatımdan gazlı içecekleri ve hazır meyve sularını çıkardım. Onların yerine en başta su, sonra bitki çayları, taze sıkılmış meyve suları olmak üzere daha faydalı içecekleri tüketiyorum. Bu sayede zaten bir sıfır öne geçmiş oluyorum. Bunun yanı sıra tam bir çikolata ve tatlı canavarı olduğumu itiraf etmem gerek ama buna dur demek gerektiğini de anladım. Sütlü tatlılar, az şekerli meyveler ve şekersiz ya da bitter çikolatalar ile ani tatlı krizlerini çözebiliyorum. Yemek konusunda ise daha katıyım. Yani beyaz ekmek hiç tüketmiyorum, kepek ekmeği, tam takıllı ekmekler ya da etimek benim yardımcım. Tabi arada kaçamaklar olmuyor değil. Dışarda ince hamurlu pizza, krepli dürümler ve küçük hamburgerler ile kendimi ödüllendiriyorum.Sabah kahvaltılarım ise hafta sonları hariç , hafta içi hep nestle sade cornflakes yemekle geçiyor. Ama vallahi öyle bi avuç felan değil, bayağı büyük boy yarım kase yiyorum. Hafta sonları ise güzel light peynirli, bol domates salatalıklı, zeytinli ve ballı (doğal bal) enfes kahvaltılarım oluyor. Şunu bir kere çözmek lazım. Bünyemiz sabah yediğini yakabiliyor ama akşam 7'den sonra yediğiniz her yağlı ve şekerli yiyecek size bonus kalori olarak geri dönüyor.

29 Ocak 2013

Zımbayla Gelen Moda


Bu aralar kafamızı ne tarafa çevirsek her aksesuarda zımbalar ya da zımba benzeri metal detaylar görüyoruz değil mi ? Vitrinlerde, sokaklarda, pazarlarda, ve gündelik hayatımızın her anında. Şehrin asi çocukları gibi olmamızı sağlayıp, bizi Rock'n Roll etkisi altına alan bu akımı el emeği olarak yapabilceğimiz işler ile bir araya getirelim istedim. Şu an her yer inidirimde ve bu tarz aksesuarların olduğu ayakkabı, kazak, bileklik gibi parçaları da uygun fiyatlarla bulmamız mümkün. Ama ben indirim sezonun da herkeste aynı şeyleri görmeyi sevmediğim için kendim birşeyler tasarlamayı düşündüm.

Ben çok sevdiğim ve bir yıl önce ciddi para ödeyip aldığım botlarımı çok hoyratça kullandığım için bu sene pek fazla giyme taraftarı olmadım. Bir başkasına vermeye de kıyamadığım için böyle bir yolla değerlendirmek istedim. Böyle bir uygulama için ihtiyacınız olan malzemeler, metal zımbalar (diy çivi diye de geçiyor) ve  silikon tabancası.

28 Ocak 2013

Annelerden Tarifler !


Bence insanlar kendilerine her yaşta bakmalıdırlar, bu ister 20 yaş olsun ister 50 yaş olsun hiç farketmez. İş yerinde bizim belli saatlerde aramız olur ve bu aralarımız genellikle bayanlarla kafa kafaya verip her konudan kısa kısa bahsetmekle geçer. Ama konu bakım sırları oldu mu, o süre uzar gider.

Bu hafta arkadaşlarımızdan biri annesinden öğrendiği bakım sırlarını paylaştı bizimle. Açıkçası cildine ve annesinin resimlerine bakınca da gerçekten işe yaradığını düşünmemek elde değil. Hatta eşi bile birazdan sizlerle tarifini payşacağım uygulamaları yaptıktan sonra ona ne kadar farklı göründüğünü söylüyormuş. 

Bence bakım denilince akla sadece bayanlar gelmemeli. Günümüzde erkeklerin de bu konuya ne kadar önem verdiği, cilt bakımlarına, ve aldıkları kremlere verdikleri önemden de belli oluyor. Özellikle kış aylarında soğuktan cildimiz öyle kötü oluyor ki, bayan erkek farketmeden birazcık bakım yapmak mutlaka gerekiyor. Vereceğim bu tariflerin bana veya kullanan arkadaşlarıma herhangi bir yan etkisi olmadı. Ama yine de siz siz olun ve kullanmadan önce tüm malzemelerin siz de oluşturacağı bir alerji var mı diye birazcık araştırın. Ayrıca bu tarifleri televizyonlarda şu an bir çok dermotolog veya cilt uzmanlarının da bizimle paylaştığını duydum. Tabi tüm bu tarifler, ananelerimizden gelen tariflerin tariflerin günümüzde harmanlanmasıyla oluşmuyor mu zaten :) 

24 Ocak 2013

Hayat Mühendisi Kim mi?

Herkese Merhabalar :) Öncelikle Hayat Mühendisi diye beni anlatan bir başlıkla sizlere ulaştığım bloğuma hoş geldiniz !
Sizlere biraz kendimden bahsedeyim. Ben Gizem, 29 Mayıs 1987 doğumlu, tipik bir ikizler burcu olan ama annesini çok sevdiği için olsa gerek yükseleni de başak olan, elektrik-elektronik mühendisi ve evlenme basamaklarını tek tek geçmekte olan bir blog yazarıyım. Bu yaşıma kadar Ankara, İzmir, Adana, Diyarbakır ve Giresun semalarında büyümüş olup, 25 senelik serüvenime şu an Ankara'da çalışarak devam etmekteyim. Niye "Hayat Mühendisi" diye soracaksınızdır, hemen söyleyeyim. Tek çocuk olmamın, hayatımın son 9 senesini ailemden uzakta geçiriyor olmamın, son 2 senedir tamamiyle yalnız yaşıyor olmamın ve bu üç durumun bu hayatta beni kendi başıma birşeyler öğrenip, ayakta kalıp, yine hayata insanlara ve kendime birşeyler katıp gelişimlerini sağlamasından dolayı ben bir hayat mühendisiyim.